Bülbülün Gözündeki Cin

"Bir vakitler, erkeklerle kadinlar madenî kanatlar üstünde göklerde uçar iken, ördek ayaklari takip denizlerin dibinde yürür iken, balinalarin konusmalarini, yunuslarin sarkilarini dinler iken... bütün bunlarla büyük ölçüde ilgisiz, dolayisiyla mutlu bir kadin yasar idi. Bu kadinin isi öykü anlatmakti," diye basliyor Bülbülün Gözündeki Cin. Ancak hiç de eskilere ait bir masal anlatmiyor A.S. Byatt. Hikâyenin kahramani, bir konferansa katilmak için Istanbul'a gelen orta yasli, akilli uslu bir edebiyatçidir. Kapaliçarsi'daki bir dükkândan eski püskü, toz içinde bir çesmibülbül satin alir. Gelgelelim çesmibülbülün içinde bir cin vardir. Ve hiç de "akilli uslu" olmayan bu Cin, kadinin hayallerini bir bir gerçeklestirecek, ona yasaminin en güzel anlarini, hayatinin en büyük sürprizini yasatacaktir. Masallarda kahramanlarin masumiyeti sinanir; uzun yolculuklara çikar, zorlu görevler basarirlar. Ancak nedir bütün bunlarin sonunda elde edilen? A.S. Byatt, Bülbülün Gözündeki Cin'de yer alan her biri birbirinden güzel bes hikâyede, o kadim anlatilari yeniden kurgulayarak gizilgücünü ortaya çikariyor ve rengi solmus günümüze, yani "simdi"ye tasiyor. Masallarin, bilinçaltimiza, cinsel arzularimiza ve asmakta zorlandigimiz güçlüklere paralel dünyalarini kullaniyor. Dogal ile dogaüstü, gerçek ile hayal gücü arasindaki etkilesiminin, mümkün olmakla kalmadigini, kaçinilmaz oldugunu gösteriyor.(Tanitim Bülteninden)